Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 40

a. Temsilin hükmü

H.  Temsil

I.   Yetkili temsil

1.   Genel olarak

a.   Temsilin hükmü

Madde 40 - Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.

Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.

Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.

I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:

(G) Temsil1

I - Salâhiyete müstenit temsil

1 - Umumiyet itibariyle

a) Temsilin hükümleri

Madde 32 - Salâhiyettar bir mümessil tarafından diğer bir kimse namına yapılan akdin alacak ve borçları, o kimseye intikal eder.

Akdi yapar iken mümessil, sıfatını bildirmediği takdirde akdin alacak ve borçları kendisine ait olur. Şukadar ki kendisiyle akdi yapan kimse, bir temsil münasebeti mevcut olduğunu halden istidlâl eder yahut bunlardan biri veya diğeri ile akit icrası kendisince farksız bulunur ise akdin hakları temsil olunan kimseye ait olur.

Sair hallerde alacağın temliki yahut borcun nakli hakkında mevzu usule tevfikan muamele icrası lâzımgelir.

II-) Madde Gerekçesi:

Madde 40 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 32 nci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının üç fıkradan oluşan 40 ıncı maddesinde, yetkili temsilde genel olarak temsilin hükmü düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 32 nci maddesinin kenar başlığında kullanılan “G. Salâhiyete müstenit temsil / I. Umumiyet itibariyle / 1. Temsilin hükümleri” şeklindeki ibareler, Tasarının 40 ıncı maddesinde, “H. Temsil / I. Yetkili temsil / 1. Genel olarak /a. Temsilin hükmü” şeklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 32 nci maddesinin birinci fıkrasında, yetkili temsilcinin “diğer bir kimse nâmına” yaptığı sözleşmeden doğan alacak ve borçların, “o kimseye intikal edeceği” öngörülmüştür. Tasarıda, burada doğrudan doğruya temsilin söz konusu olduğu göz önünde tutularak, yetkili temsilci tarafından “bir başkası adına ve hesabına” yapılan hukukî işlemin sonuçlarının, doğrudan doğruya temsil olunana ait olduğu belirtilmiştir.

Tasarının 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasında, öğretide “ilgili için örtülü işlem” olarak adlandırılan, doğrudan doğruya temsilin özel bir görünümü düzenlenmektedir.

III-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:

1-) OR:

Art. 32

G. Stellvertretung

I. Mit Ermächtigung

1. Im Allgemeinen

a. Wirkung der Vertretung

1 Wenn jemand, der zur Vertretung eines andern ermächtigt ist, in dessen Namen einen Vertrag abschliesst, so wird der Vertretene und nicht der Vertreter berechtigt und verpflichtet.

2 Hat der Vertreter bei dem Vertragsabschlusse sich nicht als solcher zu erkennen gegeben, so wird der Vertretene nur dann unmittelbar berechtigt oder verpflichtet, wenn der andere aus den Umständen auf das Vertretungsverhältnis schliessen musste, oder wenn es ihm gleichgültig war, mit wem er den Vertrag schliesse.

3 Ist dies nicht der Fall, so bedarf es einer Abtretung der Forderung oder einer Schuldübernahme nach den hierfür geltenden Grundsätzen.

2-) CO:

Art. 32

G. Représentation

I. En vertu de pouvoirs

1. En général

a. Effets de la représentation

1 Les droits et les obligations dérivant d’un contrat fait au nom d’une autre personne par un représentant autorisé passent au représenté.

2 Lorsque au moment de la conclusion du contrat le représentant ne s’est pas fait connaître comme tel, le représenté ne devient directement créancier ou débiteur que si celui avec lequel il contracte devait inférer des circonstances qu’il existait un rapport de représentation, ou s’il lui était indifférent de traiter avec l’un ou l’autre.

3 Dans les autres cas, une cession de la créance ou une reprise de la dette est nécessaire en conformité des principes qui régissent ces actes.

IV-) Yargı Kararları:

1-) YHGK, T: 09.11.2021, E: 2017/2917, K: 2021/1380:

"... 8. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 28.01.2016 tarihli ve 2015/7963 E., 2016/572 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı vekili … taraflar arasında 13.08.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesi olduğunu, sözleşmeye göre kiralananın otopark olarak kiralandığını, 10 yıllık kira bedeli olarak 123.500,00 TL makbuz karşılığı davalı iş merkezine ödediğini, kiralamadan sonra alışveriş merkezine atanan kayyumlar …’ın , … 3. Noterliği’nin … tarih ve … sayılı ihtarnameyi çekerek yeni yönetim seçilinceye kadar sözleşmenin durdurulduğunu, davalı alışveriş merkezi’nin 25/01/2009 tarihinde aldığı Kat Malikleri Kurulu Kararı ile kira sözleşmesinin fesih yetkisini ve davaları takip etme yetkisini yönetim kuruluna verdiğini, yöneticilerin 08/05/2009 tarihinde müvekkili aleyhine meni müdahale davası açtıklarını, yapılan yargılama sonunda … 5 Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … sayılı dosyasında müvekkilinin men-i müdahalesine karar verildiğini, müvekkilinin tahliye ile karşı karşıya olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutularak 10.000 TL kira bedelinin iadesini istemiştir.

Davalı vekili taşınmazın otopark olarak kiralanması için tüm kat maliklerinin oluru gerektiğini, sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece kira bedelinin davalı tarafça tahsil edildiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Taraflar arasında … 9. Noterliği … ile onaylı 13.08.2008 başlangıç tarihli ve on yıl müddetli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin, kiraya veren AVM yönetimi adına yönetici … tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır. Yine sözleşmenin ekinde davalı yönetime ait kaşe ve imza bulunan 13.08.2008 tarihli makbuzların incelenmesinden davalı yönetim tarafından 123.500 TL kira bedelinin tahsil edildiği anlaşılmaktadır.

...

Kiraya veren temsilcisi tarafından tahsil edildiği anlaşılan ve kira sözleşmesine eklenen makbuzlar dikkate alındığında temsilciye yapılan ödemeler davalı yönetimi bağlar. Mahkemece bu durumda davacı kiracının taşınmazı tahliye ettiği tarihe kadar olan kira borcu hesap edilerek kalan bedel üzerinden kira bedelinin iadesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Mahkemenin … sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, … bozma kararında belirtilen makbuzlar karşılığı site yönetimine ödeme yapıldığı iddiasına karşılık davalı site yönetiminin bu bedellerin site mal varlığına girmediğini savunduğu, bedelin daha önce yönetim kurulunda bulanan kişilere ödendiği sabit ise de site mal varlığına girdiğinin sabit olmadığı, bu nedenle davacının eski site yöneticilerine karşı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava açması gerekirken site yönetimine dava açmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.

...

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

...

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, site yöneticilerine yapılan ödemenin davalı yönetimi bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır.

...

13. Toplu yapının yönetimi hususu 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 9. bölümünde ele alınmıştır. Toplu yapı yöneticisinin ele alındığı bu bölümde, yöneticilerin görev ve yetkilerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ortaya çıkabilecek sorunlar hâlinde KMK’nın genel hükümlerinin “aynen veya kıyas yoluyla uygulanması” (KMK m. 74) suretiyle çözülecektir. …

14. Yapılan bu atıf nedeniyle KMK’nın 34-40. maddelerinde ele alınan yönetici kavramını açıklayan maddelere başvurulacaktır. Ana gayrimenkulün yönetimiyle ilgili bir kişi atanmışsa buna “yönetici”, üç kişi atanmışsa bunların seçildikleri kurula da “yönetim kurulu” denilmekte, kat malikleri adına hareket eden kişi olan yönetici kat maliklerinden biri olabileceği gibi bir üçüncü kişi de olabilmekte ve KMK’ya göre seçilip görevlerini ifa etmektedir.

15. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 35 ile 37. maddeleri arasında kanun koyucu “Yöneticinin Görevleri”ni düzenlemiştir. Bu hükümler, yukarıda belirtildiği gibi, uygun düştüğü ölçüde toplu yapı içinde görev alan yöneticiler için de kıyasen uygulanacaktır.

16. Yine aynı Kanun’un 38. maddesinde yöneticinin, kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu olduğu belirtilmiştir. Yöneticinin sorumluluğu hususunu düzenleyen KMK’nın 38. maddesine göre yönetici ile kat malikleri arasındaki hukukî ilişki vekâlet ilişkisidir. Bu konuda somut olayda uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) vekâletle ilgili hükümlerine bakılması ve bu anlamda yöneticinin vekâlet kapsamındaki sorumluluğuna değinmek gerekecektir.

17. Vekâlet sözleşmesi, BK’nın 386. maddesinde; “Vekalet, bir akittir ki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler. Diğer akitler hakkındaki kanuni hükümlere tabi olmayan işlerde dahi, vekalet hükümleri cari olur. Mukavele veya teamül varsa vekil, ücrete müstahak olur” şeklinde tanımlanmıştır. …

18. Kat malikleri ve yönetici arasındaki ilişki bu yönde olup yönetici toplu yapıya ilişkin ortak yer ve tesislere ilişkin görevi kapsamında iş ve hizmeti görmekle yükümlüdür. Yönetici burada, toplu yapı bünyesinde bulunan kat maliklerinin menfaatine uygun ifalarda bulunur. Yöneticinin bu anlamda iş görme fiili, kat malikleri adına toplu yapıya ilişkin hukukî işlemler olabileceği gibi maddi fiillere ilişkin işlemler de olabilir. Hukukî fiillere (muamelelere) ilişkin vekâlette, vekilin, iş görmede doğrudan temsilci ya da dolaylı temsilci sıfatıyla hareket etmiş olmasının bir önemi yoktur; yani her iki durumda da vekâletin kapsamı aynı kurallar çerçevesinde tespit olunacaktır. Şöyle ki BK’nın 388. maddesinin ikinci fıkrasına göre vekâlet, üstlenilen işin görülmesi için zorunlu hukukî muameleleri (fiilleri) yapma yetkisini ihtiva edecektir ve bu hükmün ifadesiyle, kural olarak sadece hukukî fiillere (muamelelere) ilişkin vekâlette uygulama alanı bulabilecektir. Bu durumda da vekilin, bu hüküm çerçevesinde vekâletinin kapsamına giren hukukî muameleleri yapma konusunda vekâlet vereni temsil yetkisine sahip olacak ve vekil bu temsil yetkisini doğrudan temsilci veya dolaylı temsilci sıfatıyla kullanarak vekâletin kapsamına giren hukukî muameleleri yapabilecektir. …

19. Yönetici kat maliklerinin vekili olarak iş ve işlemlerde kendilerini temsil etme yetkisine sahiptir. O hâlde vekâlet ile temsil kavramlarının izahı ve varsa farklarına değinmek gerekecektir.

20. Vekâlet ve temsil kavramları hukukî nitelikleri itibariyle birbirinden farklı kurumlardır. Temsil kavramı BK’nın 32 vd. maddelerinde yetkili temsil ve yetkisiz temsil olarak ikili ayırıma tabi tutulmuştur. Buna göre; yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukukî işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlayacaktır.

21. Vekâlet sözleşmesinin konusunu bir hukukî işlemin veya hukukî işlem benzeri işlemin gerçekleştirilmesinin oluşturduğu durumlarda vekil, müvekkil hesabına iş görmektedir. Bunun yerine getirilmesi de temelde iki yol ile mümkün olup, vekil ya söz konusu işlemi kendi adına, müvekkili hesabına gerçekleştirecek ya da söz konusu işlemi müvekkili adına ve hesabına gerçekleştirecektir. Birinci durumda, dolaylı temsil söz konusu olup, bu durumda vekil daha sonra, söz konusu işlemden doğan hak ve borçları müvekkile devredecek, dolayısıyla vekile …” (bu ifadenin ‘müvekkile’ olarak anlaşılması gerekir) “… tasarruf yetkisini sağlayacaktır. Doğrudan temsil usulünde ise vekil, müvekkilin malvarlığında tasarruf edebilmek ve yapılan işlemin sonuçlarının doğrudan müvekkilin malvarlığında doğabilmesi için temsil yetkisine ihtiyaç duyar. …

22. İsviçre-Türk Hukukunda temsil ve vekâlet birbirinden ayrılmaz iki parça olmayıp temsil yetkisi olmaksızın bir vekâlet sözleşmesinin bulunması mümkündür. … Doktrinde bu durum, “vekâlet olmadan yetkinin, yetki olmadan vekâletin bulunması mümkündür” şeklinde ifade edilmektedir. …

23. Vekâlet sözleşmesi iki tarafın iradesi ile kurulan bir sözleşme türü iken, temsil ancak tek taraflı bir işlemle verilen bir yetkiye dayanır. Vekâlet, vekille vekâlet veren arasındaki iç ilişkiyi; temsil ise vekilin vekâlet veren adına kendisiyle işlem yapan üçüncü kişi ile arasındaki dış ilişkiyi ifade eder. Temsil, temsilcinin üçüncü kişilerle ilişkiye girmesi amacına yönelik olduğundan, dış ilişkiyi ilgilendirmektedir. … Vekâlet sözleşmesinde, vekil genellikle temsil yetkisine de sahiptir ancak temsil yetkisi verilmeden de vekâlet sözleşmesi yapılabilir ve buna bağlı olarak verilmiş olan temsil yetkisinin geri alınması, temsil ilişkisini sona erdirse de vekâleti sona erdirmeyecektir. …

24. Vekâlet ilişkisi kapsamının gerektirmesi hâlinde, açıkça bu yönde bir düzenleme olmasa dahi vekilin müvekkil adına ilgili hukukî işlemleri yapabilmeye yönelik temsil yetkisine sahip olup bu açıdan temsil yetkisi, vekâlet sözleşmesinin konusunu teşkil eden ve vekil tarafından yerine getirilmesi taahhüt edilen iş görmenin ifasında önemli bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. …

25. Vekâlet sözleşmesi bir yükümlülüğün doğmasına sebep olurken, temsil yetkisi bir haktır ve … temsil yetkisi hukukî sebepten bağımsızdır. …

26. … temsilin mutlaka bir vekâlet sözleşmesine dayanması şart değildir. … Vekâlet ve temsil kavramlarının değinilen farklarından hareketle, toplu yapı yöneticisi ile kat malikleri arasındaki ilişkinin gerek KMK’nın 38. maddesi gerekse de temsil kapsamındaki yetkiden hareketle aradaki hukukî ilişkinin vekâlet ilişkisi olduğu açıktır. Yöneticinin seçiminde, yöneticinin seçilme isteğine ilişkin kendi iradesi ve onu seçen kat malikleri kurullarının iradesi neticesinde vekâlet akdi kurulmuş olmaktadır. Bu ilişkinin kurulması için her iki tarafın iradesi şarttır. Zira seçilen yönetici, en başından kat malikleri kurulunca verilen görevleri yerine getirmeyi kabul etmiş ve kendi iradesiyle bu görevi üstlenmiştir.

27. O hâlde kat malikleri ile yönetici arasında iç ilişkide vekâlet, dış ilişkide temsil yetkisi esas olacaktır. Yöneticinin temsil yetkisinin kapsamı ise iç ilişkideki vekâlet hükümlerine göre tayin edilecektir.

28. Yine BK’nın 388. maddesi vekâletin kapsamını düzenlemiş, maddenin ikinci fıkrasında bu işin görülmesi için gerekli hukukî işlemlerin yapılması yetkisini de kapsayacağı açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla vekâletin bünyesinde, temsilin de barındığı madde metninden anlaşılmaktadır.

29. Kat malikleri, kat malikleri kurulu ile yönetici arasında oluşan bu vekâlet ilişkisi aynı zamanda temsili de bünyesinde barındırmaktadır. Şöyle ki, yönetici görevlerini yerine getirirken hem kat malikleriyle görevi kapsamında muhatap olacak hem de kat malikleri dışında da üçüncü kişilerle ilişki kuracaktır. Örneğin yönetici üçüncü kişilerle sözleşmeler imzalayabilecek, resmî kurum ve kuruluşlarda çeşitli işlemler yapabilecektir. Yönetici bu tür fiil ve işlemleri kat maliklerinin nam ve hesabına yapacaktır. Böylece hukukî işlem yönetici tarafından yapıldığı hâlde, sonuçları kat maliklerine ait olacaktır. Vekil başkası nam ve hesabına işlem yapmaktadır. Vekâlet akdinde, hukuksal işlemin tarafları ile bunu yapanlar farklı kişilerdir. …

30. Kat maliklerine karşı vekil gibi sorumlu olan yönetici, yaptığı bazı iş ve işlemlerde yetkisiz olabilir. Yine yöneticiye verilen yetkinin kapsamı da aşılmış olabilir. Bu hâlde yöneticinin yaptığı iş ve işlemin niteliği ve kat maliklerini bağlayıp bağlamayacağı hususu gündeme gelecektir.

31. Yönetici, yönetim planında hüküm bulunmayan hâllerde kanunda yazılı şekilde kendisine verilen görev ve yetki sınırları çerçevesinde hareket etme yükümlülüğü altındadır. Yöneticiye verilecek görev ve yetki tek tek belirtilebilir. Böyle bir belirleme yapılmamışsa vekâletin konusu genel demektir. Ancak vekâletin konusu genel bir yönetim ise vekil, böyle kimselere kanunlarla tanınmış bütün yetkileri kullanabilir. Bu hâlde yönetici günlük ve normal işleri yapabilecek ve kanunun yöneticiye tanıdığı yetkileri kullanabilecektir. Yöneticinin görev ve yetkisinin sınırları belirlenmişse ve bu anlamda verilen yetkinin sınırları aşılacak olursa aşma önemli ve iş görmenin sözleşme ile ilgisini ortadan kaldırıyorsa, vekil artık vekâletsiz iş gören durumuna girer.

32. Gelinen aşamada iş görenin yetkisinin ya da yükümlülüğünün dayandığı hukukî işlemin geçersiz olması durumuna da değinmek gereklidir. Kural olarak, bir hukukî işlem gereğince yapılan işler, o hukukî işlemin hüküm ifade etmediği andan itibaren, vekâletsiz iş görme sayılır. Hatta işi gören, hukukî işlemin hükümsüzlüğünün farkında olmadan işi görüyor olsa bile, sonuç değişmez.

33. O hâlde, yöneticinin, yetkisini önemli ölçüde aşması hâlinde işlemin, kat maliklerini bağlayıp bağlamayacağı meselesi de önem kazanmaktadır.

...

35. Yöneticinin verilen yetkiyi kötüye kullanması hâlinde, kat malikleri, yöneticinin yaptığı sözleşmelerle bağlı sayılamaz. Hatta sözleşme ifa edilmiş bile olsa sonuç değişmez. Buna karşılık sonradan icazet verilmişse, vekâletin kötüye kullanıldığı iddiası ileri sürülemez. …

36. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının, davalı AVM’ye ait otoparkın kiralanması amacıyla eski yönetici ile kira sözleşmesi imzaladığı ve on yıllık kira bedelini anılan yöneticiye ödediği hususunda taraflar arasında çekişme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, sözleşmeye konu otoparkın AVM’nin ortak yeri olması nedeniyle yönetimin burayı tüm kat maliklerinin yazılı muvafakati olmaksızın kiraya verme yetkisinin olmaması gerekçesiyle … Sulh Hukuk Mahkemesinin … sayılı kararıyla kira sözleşmesinin hukukî geçerliliğinin olmadığı kabul edilerek kiracının müdahalesinin men’ine karar verildiği anlaşılmaktadır. Buradan yetkisi olmayan yönetimin yaptığı hukukî muameleden kat maliklerinin sorumlu tutulmadığı sonucu çıkmaktadır. Ne var ki, davaya konu edilen husus eski yönetime yapılan fazla ödemenin iadesine ilişkin olduğuna göre, burada önemli olan nokta eski yönetimce tahsil edilen bedelden kat maliklerinin dolayısıyla şimdiki yönetimin sorumlu olup olmayacağıdır. Davacı tarafından on yıllık kira bedeli olarak ödenen bedelin davalı AVM’ye ait yönetim kaşesiyle makbuz karşılığında tahsil edildiği açıktır. O hâlde, yukarıda yapılan açıklamalar da dikkate alındığında, kat maliklerini temsilen tahsil edilen paranın davacıya iadesinden eski yöneticinin şahsen sorumlu olduğundan bahsedilmesi, davalı yönetimin kasasına girmediğinin dolayısıyla kat maliklerinin sorumlu olmadığı sonucuna ulaşılması yerinde olmayacaktır. Temsilciye yapılan ödemeler davalı yönetimi bağlar.

37. Sonuç itibariyle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

38. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. …”

2-) Y. 11. HD, T: 14.04.2021, E: 2019/4245, K: 2021/3658:

“… Davacı …” (şirket) “... vekili, müvekkilinin …” (D) “… ile … ’in eşit hisseli ortaklığında ve münferit yetkili müdürlüğünde faaliyet gösterdiğini, ortak …” (D) “ …’in aynı zamanda ... ile davalı şirkette ortaklığı ve temsilciliği varken 06.02.2012 tarihinde ortaklık ve müdürlükten ayrıldığını, bu karar henüz ilan edilmeden müdür …” (D) “… ’in 08.02.2012 tarihinde müvekkilinin fabrikasını gerçek değerinin çok altında davalı şirkete devrettiğini, … işlemin TTK’nın 395/1. maddesi uyarınca muamele yasağı kapsamında kaldığını ileri sürerek ... İli ... İlçesi … N … Pafta, … Ada, … Parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile eski hale getirilmesini, işbu talebin kabul görmemesi halinde gerçek değerinin tespiti ile bu bedelin avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, … devir tarihinde davacı şirketin müvekkiline 2 Milyon TL’den fazla borcunun bulunduğunu, taşınmazın 650.000.- TL bedelle borca mahsuben davalı şirkete satıldığını, çeşitli tahsilata rağmen halen 1.500.000.- TL borcunun devam ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, … gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Davacı şirketin ortağı ve münferit temsile yetkili müdürü olan dava dışı …” (D) “…, davalı şirketin de müdürü iken dava konusu 08.02.2012 tarihli işlemden hemen önce 06.02.2012 tarihinde davalı şirketteki hisselerini dava dışı ... ve ...’na devretmiş, aynı tarihli ortaklar kurulu kararı ile şirket müdürlüğünden ayrılmış, hisse devirlerine, şirket müdürlüğünden ayrılmasına ve kardeşi ... ’in davalı şirket müdürlüğüne atanmasına ilişkin 06.02.2012 tarihli ortaklar kurulu kararı 08.02.2012 tarihinde tescil, 15.02.2012 tarihinde ilan edilmiştir.
Kural olarak temsilcinin kendi kendisiyle işlem yapması yasaktır. Temsilci sahip olduğu yetkiye bağlı olarak üçüncü kişilerle işlem yapabilir. Temsilciye temsil yetkisi verilirken her şeyden önce hukuki işlemi üçüncü kişi ile yapacağı düşünülür. Temsilcinin izinsiz olarak kendi kendisiyle yaptığı sözleşme, sakat bir işlemdir. Fakat bu sakatlığın derecesi, mutlak butlan olmayıp tek taraflı bağlamazlıktır. Tek taraflı bağlamazlık temsil edilen bakımından … söz konusudur. Temsilcinin kendi kendisiyle işlem yapmasına ilişkin kurallar çifte temsil yoluyla işlem yapılmasında da geçerli olup 6762 sayılı TTK’nın 334. maddesi şirket yöneticilerinin sadece kendi adına değil başkası adına da yönetici olduğu şirketle işlem yapmasını yasaklamaktadır.

Her ne kadar işlem tarihinde davalı şirket müdürlüğünden ayrılmışsa da davacı şirket müdürü …” (D) “...’in dava konusu taşınmazın devrinden hemen önce yaptığı davalı şirketteki hisselerin devri ve davalı şirket müdürlüğünden ayrılması işlemleri kanuna karşı hile mahiyetinde olup bu işlemlerdeki amaç …” (D) “…’in hem davacı hem de davalı şirketin müdürü olarak devir işlemini gerçekleştirmesi halinde çifte temsilin kötüye kullanılması sebebine dayanılarak işlemin iptalini önlemektir. Davacı şirketin müdürünün bu davranışlarının kül halinde müdürlük görevini kötüye kullanma teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan şirket müdürünün durumu vekalet hukuku kapsamında değerlendirildiğinde sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu olup vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Somut uyuşmazlıkta davacı şirket müdürünün bu özen yükümünü ağır şekilde ihlal ederek görevini kötüye kullandığı anlaşılmaktadır. …

Böylece gerçek hukuki durum olarak, işlem tarihinde dava dışı …” (D) “…’in hem davacı hem de davalı şirketin müdürü olduğunun kabulü gerekir. 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 334. maddesi uyarınca davacı şirket müdürü dolaylı olarak kendisi ile işlem yapmış olduğu gibi her iki şirketin de müdürü sayılması gerektiğinden çifte temsilin kötüye kullanılması nedeniyle dava konusu işlem hukuka aykırıdır. Bu durumda mahkemece anılan gerekçelerle davanın kabul edilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü yerinde değilse de karar yukarıda açıklanan gerekçe nedeniyle sonucu itibariyle doğru bulunduğundan … gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiştir. …”

Not: Bu karar, TBK m. 40 altında zikredilmiştir. Ancak karar esasen, çifte temsil kavramına ilişkin maddi vakıaları ve bu kavrama ilişkin açıklamaları bakımından okuyucunun dikkatine sunulmuştur.

3-) Y. 11. HD, T: 26.02.2007, E: 2005/15057, K: 2007/3531: 

“… Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasındaki işleticilik sözleşmesine göre müvekkilinin davalıya ait gemilerin teknik ve idari işletmeciliğini üstlendiğini, geminin tamir, bakım, onarım bedeli ile işletme bedelinin ve cezai şartın davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek, 26.572.139.400.TL.nın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında ticari ilişki bulunmadığını, müvekkilinin sadece davacı şirket ortaklarına şirketin idaresi için yetki verdiğini, davacı şirketin yetkilendirilmemiş olduğunu, borçları bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, uyuşmazlığın davaya konu sözleşmede davalı tarafı temsil eden kişilerin aynı zamanda sözleşmenin diğer tarafını temsil eden kişilerle aynı kişiler olmasından kaynaklandığı, bu durumda çifte temsilin bulunduğu, ancak bir temsilcinin iki tarafı birden temsil edebilmesi için temsil ettiği kişilerin bu konuda açık muvafakatinin bulunması gerektiği, bu konuda rıza ve icazet bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, işleticilik anlaşmasından doğan alacak istemine ilişkindir.

Davalı şirket temsilcilerinin işyeri idaresine ilişkin verdikleri 19.03.2004 tarihli vekaletname ile dava dışı Ö. K. ile K. K.’in münferit olarak davalı şirkete vekil tayin edilmiş oldukları, anılan vekillerden K. K.’in davalı şirkete vekaleten hareketle davacı şirket ile davaya konu 23.03.2004 tarihli işleticilik sözleşmesini yapmış olduğu, K. K.’in aynı zamanda davacı şirketin iki ortağından biri olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Mahkemece davaya konu işleticilik sözleşmesinde davalı tarafı temsil eden kişilerin aynı zamanda sözleşmenin diğer tarafını temsil eden kişilerle aynı kişiler olmasından dolayı çifte temsilin bulunduğu kabul edilmiş ise de, 05.07.2005 tarihli bilirkişi ek raporunda da belirtildiği üzere, işleticilik sözleşmesinin düzenlendiği tarihte davacı şirketin ortakları K. K. ile K. D. olup, anılan sözleşmenin davacı şirketi temsilen K. D. ve davalı şirkete vekaleten K. K. tarafından imzalandığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.
Çifte temsil, aynı şahsın iki ayrı gerçek veya tüzel kişinin mümessili olarak ve her ikisini temsilen bunlar arasında bir sözleşme yapması halidir. Ancak somut olayda davalı şirkete vekaleten hareket eden K. K. anılan sözleşmeyi sadece davalı şirketi vekaleten imzalamış olup, sözleşmenin diğer tarafı olan ve ortağı bulunduğu davacı şirket adına hareket etmemesi nedeniyle çifte temsilin bulunduğunu kabul etmek mümkün değildir. …”

Not: Bu karar, TBK m. 40 altında zikredilmiştir. Ancak karar esasen, çifte temsil kavramına ilişkin maddi vakıaları ve bu kavrama ilişkin açıklamaları bakımından okuyucunun dikkatine sunulmuştur.

4-) Y. 19. HD, T: 04.11.2004, E: 2004/1690, K: 2004/10998:

“… Davacı vekili, müvekkili şirketi temsil ve imza yetkisi bulunan İ… ve S…’ın şirketi zarara sokucu ve şahsi menfaat teminine yönelik fiillerinin tespit edilmesinden sonra şirket yönetim kurulundan çıkarıldığını ve şirketle ilişkilerinin kesildiğini, bu kişilerin eski tarihli bir bono tanzim ederek lehdar olarak M… A.Ş.’ni gösterdiklerini, bonoyu tanzim eden kişilerin aynı zamanda lehdar şirketin ortağı olduğunu, senedi ciro yoluyla devralan E… Ltd. Şti. ’nin de paravan bir şirket olduğunu, E… Ltd. Şti. tarafından takibe konulan senedin davacı şirket kayıtlarında yer almadığını, müvekkili şirketin böyle bir borcu bulunmadığını ileri sürerek takip konusu senetten dolayı davacının davalılara borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı M… A.Ş. vekili cevabında, dava konusu bononun 9.1.2001 tarihinde davacı şirketi temsil yetkisi bulunanlar tarafından tanzim edildiğini, gerçek bir borç nedeniyle düzenlendiğini, davacının dava konusu bono bedelinden başka …-TL borcu bulunduğunu, bononun E… Ltd. Şti.’nden sipariş edilen malların avansı olarak bu şirkete ciro edildiğini, iddianın gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

Davalı E… Ltd. Şti. vekili, bononun tanzim edildiği tarihte senedi imzalayan kişilerin yetkili olduğunu, senedi ciro yoluyla devralan müvekkilinin iyiniyetli bulunduğunu, senedi imzalayan kişilerin müvekkili şirketle ortaklık ilişkisine girmediğini, davanın kötüniyetli olarak açıldığını ileri sürerek reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre … davacı adına senedi düzenleyen İ…’ın aynı zamanda davalı M… A.Ş.’nin de temsilcisi olduğu, sermayesi …-TL. olan ve 1997’den beri faaliyette bulunmayan E… Ltd. Şti’nin hangi iş için bu bonoyu aldığının anlaşılamadığı gerekçesiyle davacının takip konusu bonodan dolayı borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı … tanzim, … vade tarihli …-TL. bedelli senetten dolayı davalı lehdar ve hamile borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep etmiştir. Dava konusu bonoyu davacı borçlu S… A.Ş. adına İ… ve S… imzalamıştır. Bonoyu borçlu şirket adına imzalayan İ… aynı zamanda lehdar M… A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanıdır.

Kural olarak temsilci ya bir üçüncü kişi ile ya da üçüncü kişiye karşı bir hukuki muamelede bulunur. Bir kişinin birkaç gerçek veya tüzel kişiyi temsil etmesine yasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak çifte temsil halinde temsilciye açık bir yetki verilmişse veya böyle bir muameleden dolayı temsil olunanın zarara uğraması tehlikesi yoksa çifte temsil mümkündür. Somut olayda dava konusu bono yönünden açık bir yetki verilmediği gibi bono ile temsil olunan borç altına girdiğinden zarara uğrama ihtimali bulunmaktadır. Dava konusu bonoyu davacı şirket adına imzalayan kişi temsil yetkisini kötüye kullanmış olduğundan kural olarak davacı şirketi bu senetten dolayı borçlu kabul edemeyiz. …”

Not: Bu karar, TBK m. 40 altında zikredilmiştir. Ancak karar esasen, çifte temsil kavramına ilişkin maddi vakıaları ve bu kavrama ilişkin açıklamaları bakımından okuyucunun dikkatine sunulmuştur.

 V-) Yararlanılabilecek Monografiler:

Turhan Esener; Selahiyete Müstenit Temsil, Ankara, 1961.

Teoman Akünal; Türk-İsviçre Borçlar Kanununda İlgili İçin İşlem Teorisi, İstanbul, 1975.

Cevdet Yavuz; Türk-İsviçre ve Fransız Medeni Hukuklarında Dolaylı Temsil, İstanbul, 1983.

E. Özdemir; Türk Hukukunda Yetkiye Dayanan Temsil ve Nam-ı Müstear Uygulaması, Ankara, 1994.

Şener Akyol; Temsilci Olmayan Aracının Faaliyeti, Temsil Teorisinde Ulak, İstanbul, 2007.

Şener Akyol; Türk Medeni Hukukunda Temsil, İstanbul, 2009.

M. Murat İnceoğlu; Borçlar Hukukunda Doğrudan Temsil, İstanbul, 2009.

Bülent Karasu; Karşılaştırmalı Hukuk Işığında Türk Hukukunda Doğrudan ve Dolaylı Temsil, İstanbul, 2018.


1   Maddenin Düstur’daki “Z” şeklindeki kenar başlığı, “G” olarak anlaşılmalıdır.

 

 

Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X