Sitemizde, siz misafirlerimize daha iyi bir web sitesi deneyimi sunabilmek için çerez kullanılmaktadır.
Ziyaretinize varsayılan ayarlar ile devam ederek çerez politikamız doğrultusunda çerez kullanımına izin vermiş oluyorsunuz.
X

Madde 504

I. Vekâletin kapsamı

C.  Hükümleri

I.   Vekâletin kapsamı

Madde 504 - Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir.

Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.

Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.

I-) 818 Sayılı Borçlar Kanunu:

(C) Hükümleri

I - Vekâletin şümulü

Madde 388 - Vekâlet akdinin şümulü mukavele ile sarahaten tesbit edilmemiş ise, taallûk eylediği işin mahiyetine göre tâyin edilir.

Vekâlet, vekilin takabbül eylediği işin yapılması için icabeden hukuki tasarrufları ifa salâhiyetini şamildir.

Hususi bir salâhiyeti haiz olmadıkça vekil, dâva ikame edemez, sulh olamaz, tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlayamaz, bir gayrimenkulü temlik veya bir hak ile takyit edemez.

II-) Madde Gerekçesi:

Madde 504 - 818 sayılı Borçlar Kanununun 388 inci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının üç fıkradan oluşan 504 üncü maddesinde, vekâlet sözleşmesinin kapsamı düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 388 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “C. Hükümler / I. Vekâletin şümulü” şeklindeki ibare, Tasarıda “C. Hükümleri / I. Vekâletin kapsamı” şeklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 388 inci maddesinin son fıkrasında sayılan ve vekilin özel yetkisini gerektiren işlemler arasında “kefil olamaz” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmediği hâlde, Tasarının 581 ve devamı maddelerinde düzenlenen kefalet sözleşmesine ilişkin yeni hükümler göz önünde tutularak, bu ibare de Tasarı metnine eklenmiştir.

Metninde yapılan düzeltme ve arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

III-) Adalet Komisyonu Değişiklik Gerekçesi:

Tasarının 504 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “hakeme başvuramaz” ibaresinden sonra gelmek üzere “iflâs, iflâsın ertelenmesi ve konkordato talep edemez,” ibaresi eklenmiştir. Bu değişiklik, sözü geçen işlem ve tasarrufların ticari hayattaki önem ve ağırlıkları sebebiyle yapılmıştır.

IV-) Kaynak İsviçre Borçlar Kanunu:

1-) OR:

C. Wirkungen

I. Umfang des Auftrages

Art. 396

1 Ist der Umfang des Auftrages nicht ausdrücklich bezeichnet worden, so bestimmt er sich nach der Natur des zu besorgenden Geschäftes.

2 Insbesondere ist in dem Auftrage auch die Ermächtigung zu den Rechtshandlungen enthalten, die zu dessen Ausführung gehören.

3 Einer besonderen Ermächtigung bedarf der Beauftragte, wenn es sich darum handelt, einen Vergleich abzuschliessen, ein Schiedsgericht anzunehmen, wechselrechtliche Verbindlichkeiten einzugehen, Grundstücke zu veräussern oder zu belasten oder Schenkungen zu machen.

2-) CO:

C. Effets

I. Etendue du mandat

Art. 396

1 L’étendue du mandat est déterminée, si la convention ne l’a pas expressément fixée, par la nature de l’affaire à laquelle il se rapporte.

2 En particulier, le mandat comprend le pouvoir de faire les actes juridiques nécessités par son exécution.

3 Le mandataire ne peut, sans un pouvoir spécial, transiger, compromettre, souscrire des engagements de change, aliéner ou grever des immeubles, ni faire des donations.

V-) Yargı Kararları:

1-) YHGK, T: 26.11.2014, E: 2013/1315, K: 2014/972:

“… Dava, davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespiti ve davacının hissesinin devrine ilişkin kararların iptali istemlerine ilişkindir.

Davacının kooperatif üyeliğinin devri ile ilgili kooperatife verdiği 03.09.2008 tarihli dilekçenin, davacı kardeşi Y.. A..gil tarafından imzalandığı, imzanın davacıya vekaleten atıldığına dair bir şerh olmadığı, davacı ismi altına atıldığı; davalılardan kooperatifin ise bu dilekçeye dayalı olarak 03.09.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile davacının üyeliğinin davalılardan G.. K..’a devrine karar verdiği sabittir.

Dosya içerisindeki 06.07.2007 tarihli vekaletname incelendiğinde, taşınmaz devri konusunda davacı tarafından vekile yetki verilmediği anlaşıldığından, davacının kooperatif hissesinin devrine ilişkin 03.09.2008 tarihli işlemler ve davalı kooperatif yönetim kurulu kararı ile davalılardan G.. K..’ın diğer davalı H.. Z..’a hisse devrine ilişkin, 21.10.2008 tarihli işlemler ve H.. Z..’ın hisseyi devralmasına ilişkin 30.10.2008 tarihli yönetim kurulu kararı geçersizdir.

Bu durumda, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde davanın reddine kararı verilmesi doğru görülmemiş olup, kararın bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 05.07.2012 tarih ve 2012/2995 E, 2012/4661 K sayılı onama ilamı kaldırılarak, mahkeme kararının yukarıdaki gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir…" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

...

Direnme kararını, davacı vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 06.07.2007 tarihli vekaletname uyarınca kooperatif hissesinin devredilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın daha iyi anlaşılabilmesi ve daha isabetli çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle, vekâlet sözleşmesine ilişkin genel açıklamalar yapılmasında fayda görülmüştür.

Borç ilişkisini kuran en önemli kaynak sözleşmedir. Her sözleşme, taraflar arasında bir hukuki ilişki meydana getirir, bu ilişkiye “sözleşmeye dayalı=akdi ilişki” denir.

Borç doğuran sözleşmelerden birisi olan “Vekâlet Sözleşmesi”, üyeliğin devri tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun 386/1 maddesinde, “Vekâlet, bir akittir ki, onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler.” şeklinde tanımlanmıştır.

Vekil, vekâlet sözleşmesi gereği başkası adına işler yapmakla yetkilendirilmiş olan kişidir. Vekil bu açıdan bakıldığında, bir avukat, doktor, bankacı, mimar, bir taşınmazı vekâleten satın alan veya satan kimse vb. olabilmektedir.

Bu tanımlamadan vekâlet sözleşmesinin unsurları: vekilin, bir iş görme borcunu üstlenmesi; iş görme borcunun, başkasının menfaatine yapılması; iş görme borcunun, müvekkilin iradesine uygun olarak yerine getirilmesi; vekilin, edim sonucunu değil, edim fiilini üstlenmesi; vekilin, iş görme borcunu yerine getirirken bağımsız hareket etmesi; ücret (ki bu unsur zorunlu değildir) biçiminde sıralanabilir.

Vekâlet sözleşmesi kural olarak BK’nun 11. maddesinin, 1. fıkrası hükmü gereğince hiçbir şekle bağlı değildir. Yazılı olabileceği gibi, sözlü de yapılabilir. Hatta BK’nun 6. maddesi hükmü uyarınca vekâlet örtülü olarak (zımnen) verilebileceği gibi zımni kabulle de oluşabilir.

Vekâlet Sözleşmesi, bir iş görme sözleşmesi olduğundan tipik edim bir işin görülmesi veya bir hizmetin yerine getirilmesidir. Vekâlet Sözleşmesi eksik iki tarafa borç yükleyen bir akittir. Çünkü vekil, bir edimi ifa borcu altına girmekte ve fakat müvekkil ancak bazı durumların varlığı halinde borç altına girmektedir (BK. m.386/3).

Kural olarak vekâlet sözleşmesinin kapsamı, Borçlar Hukukumuzun genel hükümlerine ve genel ilkelere bağlı olarak tarafların rızalarına göre belirlenir. Ancak, şahsa sıkı sıkıya bağlı hakların vekâlet sözleşmesinin konusunu oluşturması hukuken olanaklı değildir. Sözleşme özgürlüğü ilkesi gereği bu emredici kural dışında kalan her konuda vekâlet sözleşmesi yapılabilir. Eğer, tarafların iradeleri sözleşmenin kapsamının belirlenmesi konusunda yol gösterici değil ise veya sözleşmede bu hususa değinilmemiş ise BK.m.388/1’in düzenlemesine göre sözleşmenin kapsamı sözleşmenin ilişkin olduğu (taalluk eylediği) işin niteliğine göre belirlenecektir.

Vekile verilen yetki hukuk düzeninin elverdiği ölçüde tüm hukukî işlemleri yapmak yetkisi veriyor ise genel temsil yetkisinden, belirli bir veya birkaç hukukî işlemle sınırlı kalmak üzere yetki verilmişse özel temsil yetkisinden söz edilir.

Temsil yetkisi bir süre ile sınırlı olarak verilmişse yani belirli bir süre içinde kullanılması ve bu sürenin bitimi ile yetkinin de son bulması isteniyor ise süreli temsil yetkisi mevcuttur. Oysa bir süre sınırı konulmaksızın da temsil yetkisi verilebilir. İşte bu biçimde verilen temsil yetkisinin bir süre ile sınırlandırılmaksızın her zaman kullanılabilmesi imkânı vekile tanınmış ise süresiz temsil yetkisinden söz edilir.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Davacı, davalı kooperatifin üyesi olup, vekalet verdiği Y.. A..gil, 03.09.2008 tarihli dilekçe ile davacının üyeliğini davalı G.. K..’a devretmiş, bu dilekçeye dayalı olarak 03.09.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile G.. K..’ın üyeliğinin kabulüne karar verilmiştir. Daha sonra G.. K.. da 21.10.2008 tarihli dilekçe ile devraldığı hisseyi diğer davalı H.. Z..’a devretmiş ve bu dilekçeye dayalı olarak 30.10.2008 tarihli yönetim kurulu kararı ile H.. Z..’ın üyeliğinin kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içerisindeki Konya 8. Noterliği’nin 06/07/2007 tarih 15914 yevmiye sayılı düzenleme şeklindeki vekaletnamesi ile davacı tarafından Y.. A..gil’e taşınmaz mal satın alması, bankalarda işlem yapması, motorlu taşıt satın alması ve satması konularında yetki verilmiş bulunmaktadır. Adı geçen vekaletnamede vekilin yapacağı hukuki işlemler sayılmak suretiyle sınırlandırılmış olup, bu haliyle vekile özel temsil yetkisi verildiği anlaşılmaktadır. Vekaletname ile kooperatif üyeliğinin devri konusunda yetki verilmemiş olduğundan bu durumda, vekilin kooperatif üyeliğinin devrine ilişkin yetkisi bulunduğundan söz edilmesi mümkün değildir.

Hal böyle olunca, vekilin kooperatif hissesinin devrine ilişkin 03.09.2008 tarihli işlemleri ve 03.09.2008 tarihli kooperatif yönetim kurulu kararı ile G.. K..’ın H.. Z..’a hisse devrine ilişkin 21.10.2008 tarihli işlemleri ve 30.10.2008 tarihli yönetim kurulu kararı geçersiz olduğundan, yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır. …”

VI-) Yararlanılabilecek Monografiler:

Mehmet Sinan Cebe; Adi - Ticari - Uluslararası Mal Satım Sözleşmesi ve Tahkim, Ankara, 2018.

Cansu Yener Keskin, Milletlerarası Tahkim Anlaşmasının Kurulması ve Etkisi, İstanbul, 2018.

Seçkin Şahan; Medeni Usul Hukukunda Sulh, Ankara, 2020.

 
Copyright © 2017 - 2024 Prof. Dr. İlhan Helvacı. Tüm hakları saklıdır.
X